SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin yayımladığı yeni rapor, Türkiye’nin 2053 yılı için belirlediği net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda, yenilenebilir enerji kaynaklarının devreye alınmasında enerji satın alma anlaşmalarının (YETA) önemli bir araç olabileceğini ortaya koyuyor. Rapor, Türkiye’nin güneş ve rüzgar enerjisindeki 360 GW’lık teknik potansiyeline dikkat çekerken, bu kapasitenin hayata geçirilebilmesi için sadece kamu desteklerinin yeterli olmayacağına; özel sektör yatırımlarının da etkin biçimde teşvik edilmesi gerektiğine işaret ediyor.
Yenilenebilir enerji tedarik anlaşmaları dengeleri değiştirecek
Yenilenebilir enerji yatırımlarının önündeki en büyük engellerden biri olan yüksek ilk yatırım maliyetleri, düşük işletme giderleriyle dengelenebiliyor. Ancak bu tesislerin uzun vadeli ekonomik sürdürülebilirliğe ulaşması, öngörülebilir gelir modellerine bağlı. Bu noktada devreye giren YETA’lar, yatırımcılar açısından finansmana erişimi kolaylaştırırken, büyük enerji tüketicisi konumundaki sanayi kuruluşlarına düşük karbonlu enerji kullanımı sağlama fırsatı sunuyor. Bu anlaşmalar, yalnızca ekonomik açıdan değil, aynı zamanda çevresel faydalarıyla da dikkat çekiyor.

YETA’lar genellikle iki temel modelle uygulanıyor: Fiziksel ve finansal. Fiziksel modelde, üretilen elektrik doğrudan tüketiciye aktarılırken, finansal modelde piyasa fiyatları ile sözleşmede belirlenen sabit fiyat karşılaştırılarak fark üzerinden mali bir denkleştirme yapılıyor. Her iki yaklaşım da yatırımcı ve tüketici için farklı avantajlar sunuyor; aynı zamanda arz güvenliği, kamu yükünün azaltılması ve karbon emisyonlarının düşürülmesi gibi sistemsel kazanımlar sağlıyor.
Bununla birlikte, Türkiye’de YETA uygulamalarının önünde çeşitli yapısal ve yasal engeller bulunuyor. Mevcut lisanslama sistemi, uzun vadeli özel sektör sözleşmelerine yeterince esneklik tanımıyor ve sözleşme süreleri rekabet hukuku gerekçesiyle beş yıl ile sınırlı tutuluyor. Ayrıca, elektrik piyasasındaki fiyat dalgalanmaları yatırımcılar açısından öngörülebilirliği azaltıyor ve riskleri artırıyor.
https://futureflow.life/ingiltere-ruzgar-enerjisiyle-45-bin-kisiye-istihdam-sagliyor/
Raporda bu sorunların aşılması için önerilen adımlar arasında, şeffaf ve istikrarlı bir fiyatlandırma yapısının oluşturulması, alternatif lisanslama modellerinin geliştirilmesi, karbon fiyatlandırmasının sisteme entegre edilmesi ve enerji tüketicilerine yönelik teşviklerin artırılması gibi reformlar yer alıyor. Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) ile uyumlu politikaların benimsenmesi de Türkiye’nin ihracat gücünü koruması açısından kritik bir fırsat olarak değerlendiriliyor.
SHURA’nın çalışması, özel sektörün yenilenebilir enerji yatırımlarında daha etkin bir rol alması gerektiğini vurgularken, enerji dönüşümünün yalnızca ekonomik değil, sosyal ve çevresel boyutlarının da göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkat çekiyor. Türkiye’nin daha temiz, sürdürülebilir ve rekabetçi bir enerji geleceğine ulaşabilmesi için, YETA gibi piyasa temelli araçların güçlü bir şekilde desteklenmesi gerektiği ifade ediliyor.