Statkraft’a göre, yenilenebilir enerjideki büyüme güçlenmeye devam ediyor. Ayrıca bu güçlenme artan jeopolitik huzursuzluğa rağmen durmayacak veya tersine dönmeyecek.
Starkraft, Düşük Emisyon Senaryosu’nu paylaştı
Statkraft, 2050 yılına kadar küresel enerji geçişinin itici güçlerini ve etkilerini analiz eden yıllık Düşük Emisyon Senaryosu raporunu yayınladı.
Senaryo piyasaların, politikaların ve teknolojik gelişimin küresel olarak temiz enerji geçişini yönlendirmeye devam ettiğini varsayıyor.
Düşük Emisyon Senaryosunda enerjiyle ilgili emisyonlar, küresel ısınmayı 2°C’nin hemen altında sınırlayan emisyon yollarıyla tutarlı duruyor.
Statkraft’ın Düşük Emisyon Senaryosu, dünyanın esas olarak güneş ve rüzgar enerjisi, şebeke sürdürülebilirliği ve elektrikli araçlar gibi mevcut rekabetçi temiz teknolojileri geniş ölçekte uygulayarak emisyonları azaltabileceğini gösteriyor.
Güneş enerjisi, Düşük Emisyon Senaryosunda küresel öncü olarak ön plana çıkıyor.
Rüzgar ve güneş enerjisinin, pillerin ve elektrikli araçların maliyetleri son on yılda önemli ölçüde düştü ve bu da temiz teknolojileri fosil muadillerine kıyasla ekonomik açıdan çekici hale getirdi.
Buna ek olarak, son dönemdeki piyasa çalkantıları ve artan jeopolitik gerilim, enerji güvenliğini uluslararası gündemin üst sıralarına taşımış, bu da yenilenebilir enerji kaynaklarına ve enerji verimliliğine yönelik politikaların artmasına neden olmuştur.
Söz konusu senaryoda 2050 yılına kadar bugünkü seviyelere göre güneş enerjisi 22 kat, rüzgar ise 12 kat büyüyecek.
Artan jeopolitik huzursuzluk ve rekabete rağmen, yenilenebilir enerjideki büyümenin güçlü kalmayı sürdüreceğini söyleyen Statkraft CEO’su Christian Rynning-Tonnesen, rüzgar ve güneş enerjisinin, pillerin ve elektrikli araçların maliyetinin son on yılda önemli ölçüde düştüğünü ve böylece bunların fosil yakıtların yerini almasına neden olduğunu açıkladı.
Rynning-Tonnesen, konuyla ilgili düşüncelerinden söz etti:
“Enerji güvenliği aynı zamanda uluslararası gündemin de en önemli önceliklerinden biri haline geldi ve bu da yenilenebilir enerjiye yönelik politika çabalarının artmasına neden oldu.”
Raporun Temiz Teknoloji Rekabeti senaryosu, ABD, AB ve Çin gibi küresel güç merkezlerinin temiz enerji tedarik zincirlerinde sübvansiyona dayalı ve korumacı bir rekabet içinde olduklarını varsayıyor.
Gecikmeli geçiş senaryosu, yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı, ulusal güvenlik ve sosyal huzursuzluk gibi yakın zorlukların iklim eylemlerinde azalmaya yol açacağını varsayıyor.
Bugün yapılan seçimlerin ve bunların enerji geçişini nasıl etkileyeceğinin farkında olunmasının önemini vurgulayan CEO, tartışma ve gecikmelerin olumsuz etkilerinin oldukça yüksek olduğunu da sözlerine ekliyor.
İlginizi çekebilir: Türkiye’de enerji ithalatı yıllık yüzde 36 azaldı