Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), sanayi sektöründe ısıtmanın enerji tüketimi içindeki kritik rolüne dikkat çekerek, düşük veya sıfır emisyonlu ısı çözümlerinin uygulanabilirliğini ele aldı. Analize göre, özellikle 200°C altındaki sıcaklık talepleri, elektrikli teknolojilerle teknik olarak karşılanabiliyor ve ekonomik olarak da giderek rekabetçi hâle geliyor. Gıda işleme, tekstil ve makine üretimi gibi enerji yoğun olmayan sektörlerde kullanılan ısının büyük kısmı bu aralıkta yer alıyor ve bu sektörler küresel sanayi enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 30’unu oluşturuyor.
Sanayi sektöründe ısıtma nasıl sağlanacak?
Yazarlar, elektrikli kazanların yatırım maliyetlerinin doğal gaz kazanlarıyla benzer seviyelerde olduğunu, ancak işletme maliyetlerinin elektrik fiyatları nedeniyle çoğu zaman daha yüksek kaldığını belirtiyor. Örneğin, ABD’de yalnız çalışan bir elektrikli kazan, doğal gaz muadilinden yaklaşık dört kat daha pahalı işletilirken, Çin’de bu fark iki kata kadar düşebiliyor. Buna karşın ısı pompaları, aynı miktarda ısıyı daha az enerjiyle ürettikleri için işletme maliyetlerinde avantaj sağlıyor; ancak yüksek teknoloji maliyetleri nedeniyle başlangıç yatırımı daha yüksek oluyor.

Analiz, farklı teknolojilerin karşılaştırılmasında “benzetilmiş ısı maliyeti”nin (LCOH) önemine vurgu yapıyor ve bazı bölgelerde ısı pompalarının doğal gaz veya kömür kazanlarıyla maliyet açısından başa baş olabileceğini ifade ediyor. Bununla birlikte, elektrik altyapısına erişim, şebeke bağlantı süreleri ve bağlantı ücretleri gibi faktörlerin ekonomik verimliliğin önünde önemli bir engel oluşturduğu belirtiliyor.
IEA, hibrit çözümlerin birçok sanayi işletmesi için ekonomik açıdan daha mantıklı bir yol sunduğunu aktarıyor. Elektrikli kazanlarla mevcut doğal gaz kazanlarının birlikte çalıştırılması, elektrikli kazan ve termal enerji depolama sistemlerinin kombinasyonu veya yenilenebilir enerjiyle desteklenen termal depolama çözümleri, tam elektrikleşmeye kıyasla daha düşük maliyetli seçenekler olarak öne çıkıyor.
Düşük emisyonlu ısı çözümlerinin yaygınlaşması için politika yapıcıların fosil yakıt fiyatlandırmasını yeniden düzenlemesi, sanayide farkındalığı artırması, finansal riskleri azaltması ve şebeke altyapısını güçlendirmesi gerektiği vurgulanıyor. Bazı Avrupa ülkelerinde sanayi elektriği üzerindeki vergilerin azaltılması ve fosil yakıtların daha yüksek vergilendirilmesi bu yönde atılmış adımlar olarak öne çıkıyor. Analiz, endüstride düşük sıcaklık ısısının elektrikle karşılanmasının hem emisyon azaltımı hem de enerji güvenliği açısından stratejik bir fırsat sunduğunu, ancak dönüşümün hızlanabilmesi için altyapı ve finansman engellerinin aşılması gerektiğini ortaya koyuyor.








