Daha Fazla

    Trump’ın politikaları yenilenebilir enerji yatırımlarını azalttı

    Donald Trump’ın ikinci kez başkanlık görevine başlamasının ardından enerji alanında attığı adımlar, ABD’deki yenilenebilir enerji sektöründe sert bir fren etkisi yarattı. Federal düzeyde alınan yeni kararlar, hem özel sektör yatırımlarında hem de iş gücü planlamasında ciddi bir belirsizliğe yol açtı. Başkan Trump’ın göreve gelir gelmez federal arazilerdeki rüzgâr ve güneş projeleri için İçişleri Bakanlığı onayını zorunlu kılması ve vergi teşviklerini sınırlayan “One Big Beautiful Bill” yasasını imzalaması, sektörün önündeki engelleri artırdı. Ayrıca, açık deniz rüzgâr projelerine yönelik toplam 679 milyon dolarlık federal fonun iptal edilmesi, projelerin doğrudan durmasına neden oldu.

    Trump’ın politikaları, yenilenebilir enerji yatırımlarını kısıtlıyor

    Trump yönetiminin enerji politikaları, selefi Joe Biden döneminde başlatılan Enflasyonu Düşürme Yasası ile büyük bir tezat oluşturuyor. Biden yönetimi döneminde bu yasa aracılığıyla temiz enerji yatırımlarında rekor seviyelere ulaşılmış, rüzgâr, güneş ve elektrikli araç altyapısına yönelik kamu destekleri sektörün büyümesini hızlandırmıştı. Ancak yeni yönetim bu büyüme ivmesini durdurmuş görünüyor. BloombergNEF’in verileri, bu kırılmayı somut şekilde ortaya koyuyor. 2025’in ilk yarısında ABD’deki yenilenebilir enerji yatırımları yüzde 36 oranında düşerek 20,5 milyar dolara gerilerken, aynı dönemde Avrupa Birliği ülkelerinde bu yatırımlar yüzde 63 artışla 30 milyar dolara yaklaştı.

    Trump yönetiminin politikaları sadece yatırım ortamını değil, istihdamı da doğrudan etkiliyor. Danimarkalı enerji devi Orsted’in Rhode Island açıklarındaki Revolution Wind projesi, federal düzeyde alınan iş durdurma kararları nedeniyle askıya alındı. Amerikan Yenilenebilir Enerji Konseyi Başkanı Ray Long, bu adımları “yatırımcıya verilen olumsuz bir sinyal” olarak değerlendirdi. Sektör temsilcileri, özel sermaye ve altyapı fonlarının yönünü başka ülkelere çevirebileceğine dikkat çekiyor.

    https://futureflow.life/gunes-enerjisi-sektorunun-sonu-mu-gelecek/

    Fransız Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nden Thibault Michel de sektördeki bu dalgalanmanın kalıcı etkiler yaratabileceğini belirtiyor. Michel, yenilenebilir enerji yatırımlarının, fosil yakıtlara kıyasla aynı enerji çıktısı için daha fazla istihdam yarattığını hatırlatarak, “Rüzgâr ve güneş enerjisinde kaybedilen istihdam, petrol ve gaz sektöründe telafi edilemez. Verimlilik farkı, sektörel geçişi zorlaştırıyor,” değerlendirmesinde bulundu. Michel ayrıca, ABD’de enerji tüketiminin özellikle veri merkezleri kaynaklı olarak hızla arttığını ve bu artan talebin son 10 yılda büyük ölçüde yenilenebilir kaynaklarla karşılandığını ifade etti. Bu kaynakların sistemden çıkarılması hâlinde arzın talebi karşılamasının mümkün olmayacağını belirtti.

    Uluslararası arenada da endişeler artıyor. WindEurope sözcüsü Christoph Zipf, 2024 yılında dünya genelinde yeni devreye alınan elektrik üretim kapasitesinin yüzde 92,5’inin yenilenebilir kaynaklardan sağlandığını vurguladı. Zipf’e göre bu büyüme trendinin önünde tek engel siyasi müdahaleler olabilir. Zipf, “Yenilenebilirlerin küresel büyümesini yavaşlatmanın tek yolu siyasi müdahalelerdir, ancak bu tür müdahaleler ekonomik akla ters düşüyor,” sözleriyle Trump yönetiminin kararlarını doğrudan eleştirdi.

    ABD’nin yenilenebilir enerji stratejisinde yaşanan bu dönüşüm, sadece iç pazarda değil, küresel enerji politikaları açısından da etkili olabilecek sonuçlar doğuruyor. Sektördeki yatırımların yavaşlaması, sadece şirket bilançolarını değil, iklim hedeflerini ve enerji arz güvenliğini de tehdit ediyor. Başkan Trump’ın enerji politikaları kısa vadede maliyetleri kısmayı hedeflese de, uzun vadede enerji geçişi sürecini yavaşlatma ve küresel rekabette ABD’yi geri plana düşürme riski taşıyor.