Daha Fazla

    Yenilenebilir enerjiye geçiş büyüme sağlayabilir

    Oxford Üniversitesi’nin Smith School of Enterprise and the Environment tarafından hazırlanan yeni rapor, düşük ve orta gelirli ülkelerin önümüzdeki çeyrek yüzyılda enerji verimliliğini ikiye katlayabileceğini ve bu dönüşümün yüzyılın ortalarına doğru ekonomik büyümeyi yaklaşık yüzde 10 oranında artırabileceğini ortaya koyuyor. Araştırmaya göre özellikle Afrika’da güneş enerjisi potansiyeli yüksek Burundi, Kongo Demokratik Cumhuriyeti ve Mozambik gibi ülkeler bu büyümeden daha güçlü şekilde yararlanacak.

    Yenilenebilir enerjiye geçiş büyüme sağlayacak

    Oxford Smith School’un direktörü Prof. Sam Fankhauser, temiz enerjiye yönelmenin gelişmekte olan ülkeler için büyük bir sıçrama fırsatı sunduğunu vurguluyor. Fankhauser’a göre güneş zengini ülkelerde yenilenebilir enerji yatırımlarının yaratacağı üretkenlik artışı, halk sağlığının finanse edildiği bütçe büyüklüğüne yakın bir ekonomik katkı sağlayabilir. Bu nedenle temiz enerji dönüşümü, verimlilik açısından benzeri görülmemiş bir potansiyel barındırıyor.

    Rapor yenilenebilir enerjinin iki ana nedenle ekonomik verimliliği artırdığını ifade ediyor: Fosil yakıtlara kıyasla daha düşük kayıpla daha fazla elektrik üretebilmesi ve maliyet avantajı sayesinde haneler ile işletmelere daha uzun çalışma imkânı tanıması. Elektrik üretimindeki verimlilik artışı ve enerji kayıplarının azalması, düşük gelirli ülkelerin küresel net sıfır ekonomisinde rekabet gücünü yükselten önemli bir dönüşüm olarak öne çıkıyor.

    Araştırmada yenilenebilir enerji yatırımlarının son yıllardaki etkileri sayısal verilerle de destekleniyor. 2017–2022 döneminde Çin hariç gelişmekte olan en büyük 100 ülkenin yenilenebilir kaynaklara yaptığı yatırımlar, toplamda 1,2 trilyon dolarlık ek GSYİH artışı yarattı. Bu katkı birçok ülkede ekonominin yüzde 2 ila 5’i arasında değişen bir büyümeye denk geliyor. COP30’a ev sahipliği yapan Brezilya’da ise yenilenebilir enerji yatırımlarının ekonomiye 128 milyar dolarlık ilave değer sağladığı tespit edildi.

    Rapor, yenilenebilir enerji projelerinin diğer enerji yatırımlarından farklı olarak ekonomiye daha güçlü yansımasının nedenlerini de açıklıyor. Tedarik zincirinin daha büyük kısmının yerli üretime dayanması, istihdamın yüksek olması ve yerel ücretlerin ekonomik döngüye hızlı biçimde geri dönmesi bu güçlü etkinin temel unsurları arasında yer alıyor. Ancak tüm bu olumlu tabloya rağmen rapor, projelerden doğan faydaların yerel halklara kendiliğinden ulaşmadığı konusunda uyarıda bulunuyor. Bu nedenle ülkelerin ve şirketlerin topluluk fayda fonları ya da ortak mülkiyet gibi modeller geliştirerek gelir paylaşımını adil hâle getirmesi gerektiği belirtiliyor.

    Sürdürülebilirlik uzmanı Rhian Kelly, yerel halkın sürece katılımının projelerin başarısında kritik unsur olduğunu vurgulayarak, anlamlı ve şeffaf istişare süreçlerinin önemin altını çiziyor. Birleşik Krallık ve İrlanda’daki topluluk fonlarının bugüne kadar 12 binden fazla projeye destek vermesi, bu modellerin genişletilebilirliğini gösteren örnek olarak sunuluyor. Ayrıca mini şebekeler ve mikro hidroelektrik sistemler gibi dağıtılmış yenilenebilir çözümlerin özellikle kırsal bölgelerde erişilebilirliği ve kapsayıcılığı artırdığı ifade ediliyor.

    Genel değerlendirmede Oxford Smith School, yenilenebilir enerjiye geçişin yalnızca iklim krizi açısından değil, ekonomik dönüşüm bakımından da hayati bir süreç olduğuna dikkat çekiyor. Araştırma, verimlilik artışı ve düşük maliyetlerin yanında, elde edilen faydaların adil biçimde paylaşılmasının bu dönüşümün başarısında belirleyici olacağını vurguluyor. Prof. Fankhauser’ın sözleri ise raporun temel mesajını özetliyor: Yenilenebilir enerji çağında hiçbir topluluk geride kalmamalı.