Avrupa Komisyonu’nun 2040 yılına kadar sera gazı emisyonlarını 1990 seviyelerine kıyasla yüzde 90 oranında azaltmayı hedefleyen yeni iklim planı, Avrupa Birliği’nin 2050’de iklim nötrlüğüne ulaşma kararlılığını güçlendiren önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Bu iddialı hedef, AB’nin mevcut 2030 hedefi olan yüzde 55’lik azaltımın çok ötesine geçerek, iklim açısından nötr bir kıtanın inşasında kritik bir ara aşama olma niteliği taşıyor. Ancak bu vizyonun hayata geçirilmesi, yalnızca genel hedeflerin belirlenmesiyle değil, aynı zamanda uygulanabilir ve somut yatırım planlarının ortaya konmasıyla mümkün olabilir.
Yenilenebilir enerji yatırımlarında net hedefler şart
Bu noktada Avrupa Rüzgâr Enerjisi Birliği WindEurope, özellikle yenilenebilir enerji yatırımlarında netlik ve öngörülebilirliğin hayati önem taşıdığını vurguluyor. Kurumun açıklamasına göre, 2040 hedefi ancak AB üye ülkelerinin 2031-2040 dönemine ilişkin yıllık net kurulum hedeflerini açık ve ayrıntılı bir şekilde belirlemesiyle gerçeklik kazanabilir. Yüksek seviyede belirlenen hedeflerin, gerekli politik görünürlük sağlanmadığı takdirde yalnızca teorik kalacağı, yani pratikte yatırımcıyı harekete geçirmeyeceği uyarısı yapılıyor. Bu nedenle, özellikle rüzgâr enerjisi gibi stratejik yenilenebilir kaynaklar için yıllık kapasite artışlarının planlı bir biçimde açıklanması, yatırımların yönlendirilmesi açısından büyük önem taşıyor.

Mevcut rakamlar, Avrupa’nın bu alanda henüz yeterli hızda ilerlemediğini gösteriyor. 2024 yılında AB genelinde yalnızca 13 GW’lık yeni rüzgâr enerjisi kurulumu gerçekleştirilmiş durumda. Oysa ki mevcut 2030 hedeflerine ulaşmak için yıllık kurulumların en az 30 GW seviyelerine ulaşması gerekiyor. Bu açığın kapatılmaması durumunda 2040 vizyonunun gerçekleşmesi ciddi anlamda riske girebilir. WindEurope, Avrupa’nın temiz sanayi dönüşümünde rüzgâr enerjisinin merkezi bir rol üstlendiğini belirterek, yatırımların hızlandırılması gerektiğini ve bunun için dört temel alanda ilerleme sağlanması gerektiğini ifade ediyor.
https://futureflow.life/cinin-emisyon-egrisi-kiriliyor/
İlk olarak, rüzgâr enerjisi projelerine yönelik izin süreçlerinin hızlandırılması gerekiyor. Özellikle Almanya’nın bu konuda örnek teşkil ettiği belirtiliyor. Almanya, 2024 yılında 14 GW’tan fazla kara rüzgâr kapasitesine onay vererek son beş yıl içinde yedi katlık bir artış sağladı. Bu gibi hızlı ilerlemeler, diğer ülkeler için de bir yol haritası niteliğinde.
İkinci olarak, elektrik şebekelerinin güçlendirilmesi büyük önem taşıyor. Yetersiz şebeke altyapısı, enerji arzında darboğazlara ve maliyet artışlarına yol açabiliyor. Güçlü bir şebeke, sadece yenilenebilir enerji entegrasyonunu kolaylaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda arz güvenliğini artırıyor ve uzun vadede elektrik maliyetlerini düşürüyor. WindEurope, şebeke yatırımlarının 2040 hedeflerine ulaşmak için en kritik kolaylaştırıcı unsurlardan biri olduğunu belirtiyor.
Üçüncü olarak, elektrifikasyon sürecinin önündeki engellerin kaldırılması gerektiği vurgulanıyor. Doğrudan elektriklendirme, enerji sistemlerinin karbonsuzlaştırılmasında en etkin ve ekonomik yöntem olarak görülüyor. Ancak Avrupa’nın, bu konuda Çin ve ABD gibi rakiplerinin gerisinde kaldığına dikkat çekiliyor. Elektrifikasyonun hızlanması için, hükümetlerin vergi düzenlemeleri ve doğrudan destek mekanizmalarıyla elektrik talebini teşvik etmesi öneriliyor.
Son olarak, yatırımcıların ilgisini çekecek şekilde müzayede tasarımlarının iyileştirilmesi gerekiyor. Özellikle iki taraflı Fark Sözleşmeleri (CfD), yenilenebilir enerji yatırımlarındaki finansal riskleri azaltarak daha istikrarlı bir yatırım ortamı oluşturabiliyor. WindEurope, 2031-2040 arasında yalnızca açık deniz rüzgârı için 100 GW’lık CfD müzayedesi düzenlenmesi halinde, 2040’a kadar maliyetlerin yüzde 30 oranında düşeceğini öngörüyor. Bu modelin sadece açık deniz projeleriyle sınırlı kalmayıp kara rüzgârı için de uygulanması gerektiği belirtiliyor.
Sonuç olarak, Avrupa Komisyonu’nun ortaya koyduğu 2040 iklim hedefi büyük bir fırsat sunmakla birlikte, bu vizyonun hayata geçebilmesi için sağlam, ölçülebilir ve yatırımcıyı yönlendirecek politikalara ihtiyaç duyuluyor. Rüzgâr enerjisi ve diğer yenilenebilir kaynaklarda somut yıllık hedeflerin belirlenmesi, Avrupa’nın sürdürülebilir ve rekabetçi bir enerji geleceği inşa etmesinde temel bir adım olarak öne çıkıyor.