Daha Fazla

    Yeni enerji güvenliği çağı başlıyor

    JPMorgan Chase Center for Geopolitics tarafından yayımlanan “Power Rewired: The New Map of Energy and Geopolitics” raporu, enerji güvenliğinin artık sadece petrol ve gaz gibi geleneksel kaynaklarla sınırlı olmadığını, kritik mineraller, sınır ötesi elektrik şebekeleri ve yapay zekâ destekli teknolojilerin küresel jeopolitik dengelerin yeni belirleyicileri haline geldiğini ortaya koyuyor.

    Yeni enerji güvenliği çağı start alıyor

    Raporda, enerji sistemlerinin erişilebilirliği, kontrolü ve dayanıklılığının ulusal güç ve ekonomik rekabet açısından büyük önem kazandığı vurgulanıyor. Yeni dönemin temel unsurları arasında güneş, rüzgâr, nükleer ve enerji depolama teknolojileriyle enerji bağımsızlığı arayışı, lityum, kobalt ve nikel gibi kritik mineraller üzerindeki artan rekabet, sınır ötesi elektrik şebekelerinin hem dayanıklılık hem de kırılganlık yaratması, yapay zekâ ve batarya teknolojilerinde üstünlük mücadelesi ile sermaye akışları, sübvansiyonlar ve yaptırımların enerji diplomasisi için önemli araçlar haline gelmesi yer alıyor.

    Rapor ayrıca, enerji güvenliğini şekillendiren üç önemli yapısal değişimi de açıklıyor. Birincisi, kritik minerallere erişimin ülkeler için jeopolitik bir koz haline gelmesi; Çin’in bu alandaki işleme kapasitesi ve ihracat kısıtlamaları karşısında ABD ve Avrupa Birliği’nin dost ülkelerle üretim stratejilerine yöneldiği belirtiliyor. İkincisi, altyapı yatırımları; Avrupa’nın Rus gazına olan bağımlılığını azaltmak için sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) yatırımlarını hızlandırması, Körfez ülkelerinin ortak elektrik şebekeleriyle milyarlarca dolarlık tasarruf sağlaması, Asya’da ASEAN Güç Şebekesi’nin ilerlemesi ve Afrika’da kıtasal enerji havuzlarının kurulması dikkat çekiyor. Üçüncü yapısal değişim ise teknoloji alanında yaşanıyor; yapay zekâ veri merkezlerinin artan elektrik ihtiyacı enerji arzını stratejik bir öncelik haline getirirken, ABD’nin nükleer ve LNG yatırımlarına odaklanması, Çin ve Hindistan’ın ise güneş enerjisi, enerji depolama ve kömür kullanımıyla enerji bağımsızlığını güçlendirmeye çalışması öne çıkıyor.

    https://futureflow.life/dikey-gunes-panelleri-fark-yaratiyor/

    Bölgesel açıdan bakıldığında, Kuzey Amerika’da 2025’in ilk yarısında devreye alınan 12 gigavatlık güneş enerjisi kapasitesine yıl sonuna kadar 21 gigavat daha eklenmesi bekleniyor. Avrupa’da Ukrayna’daki savaş sonrası LNG terminal projeleri hızlandırılırken, Baltık ülkeleri Rusya ve Belarus elektrik şebekelerinden ayrıldı. Asya-Pasifik bölgesinde Japonya ve Avustralya hidrojen merkezlerine yatırım yaparken, Laos bölgeye hidroelektrik enerji ihraç ediyor. Latin Amerika’da Brezilya, elektriğinin yüzde 56’sını hidroelektrikten sağlıyor. Afrika kıtasında ise Doğu, Batı ve Güney Afrika’daki enerji havuzları elektrik erişimini ve yenilenebilir enerji kullanımını artırmayı hedefliyor.

    Rapor, enerji kaynaklarının artık sadece ticari bir değer değil, aynı zamanda siyasi ve diplomatik güç unsuru haline geldiğini vurguluyor. Kritik minerallerin uluslararası barış anlaşmalarından ticaret görüşmelerine kadar birçok müzakerenin merkezinde yer aldığına dikkat çekiliyor. JPMorgan değerlendirmesine göre, ülkeler enerji bağımsızlığı ve dayanıklılığını artırmak için yeni ittifaklar kurarken, enerji güvenliği ve sanayi politikalarının yanı sıra yapay zekâ teknolojilerindeki gelişmeler, devletlerin küresel konumunu belirleyen en önemli faktörlerden biri haline geliyor.