Daha Fazla

    Türkiye, enerji dönüşümünde 500 milyar dolar alabilir!

    Küresel danışmanlık firması Bain & Company’nin Türkiye ofisi tarafından yayımlanan son analiz, Türkiye’nin enerji dönüşüm sürecinin yalnızca çevresel değil, aynı zamanda büyük bir ekonomik fırsat sunduğunu ortaya koyuyor. Analize göre, ülkenin artan enerji ihtiyacı ve yüksek düzeyde ithalata bağımlılığı, enerji dönüşümünü kaçınılmaz bir zorunluluk haline getiriyor. 2023 itibarıyla birincil enerji arzının yaklaşık yüzde 75’inin dış kaynaklardan sağlandığı Türkiye, bu bağımlılık nedeniyle yılda ortalama 50 milyar dolarlık dış ticaret açığıyla karşı karşıya kalıyor.

    Türkiye, enerji dönüşümünde 500 milyar dolarlık yatırıma ulaşabilir

    Sanayi, ulaşım ve konut gibi enerji tüketimi yüksek sektörlerdeki dönüşüm adımları, yalnızca karbon emisyonlarını azaltmayı değil, aynı zamanda enerji ithalatını azaltarak ekonomik bağımsızlığı güçlendirmeyi de hedefliyor. Demir-çelik ve çimento gibi sektörlerde kullanılan enerji kaynaklarının ağırlıklı olarak kömür ve petrol türevlerinden oluştuğu belirtilirken, bu alanlara özgü stratejilerin geliştirilmesinin önemi vurgulanıyor.

    Bain & Company Türkiye Yönetici Ortağı Onur Candar, elektrifikasyon, yeşil hidrojen ve alternatif yakıtların artık yalnızca bir tercih değil, gerekli bir dönüşüm aracı haline geldiğine dikkat çekiyor. Candar’a göre, dönüşüm sürecinde kamu iradesi ve özel sektörün ortak hareket etmesi gerekiyor; bu noktada erken yatırım yapanların pazarda belirleyici olacağı ifade ediliyor.

    https://futureflow.life/24-saat-temiz-enerji-mumkun-hale-geliyor/

    Türkiye’nin 2035 enerji politikası ise dört temel hedef üzerine kurulmuş durumda: enerji güvenliği, enerji bağımsızlığı, enerji verimliliği ve karbon nötrlüğü. Bu hedeflere ulaşmak için yaklaşık 500 milyar dolarlık yatırım gerektiği belirtiliyor. Söz konusu yatırımların yüzde 30’unun konut dönüşümüne, yüzde 20’sinin elektrik altyapısına, yüzde 15’inin sanayiye ve yüzde 10’unun ulaşıma yöneltilmesi planlanıyor.

    Analizde ayrıca, enerji dönüşümünün teknolojik boyutuna da geniş yer veriliyor. Batarya depolama sistemleri, küçük modüler nükleer reaktörler, karbon yakalama teknolojileri ve yeşil hidrojen gibi alanlara yapılacak Ar-Ge yatırımlarının, gelecekteki emisyon azaltımı açısından kritik rol oynayacağı vurgulanıyor. Uluslararası Enerji Ajansı’na göre, 2050’ye kadar beklenen emisyon düşüşlerinin önemli bir bölümü şu anda hâlâ prototip aşamasında olan teknolojilerden gelecek.

    Her sektörün kendine özgü dönüşüm ihtiyaçları olduğu belirtilen analizde, ulaşımda elektrikli araçların yaygınlaşması, sanayide biyoyakıt kullanımının artması ve konutlarda enerji verimliliğine yönelik ısı pompası gibi çözümlerin öne çıktığı ifade ediliyor. Buna bağlı olarak enerji dönüşümüne yönelik yatırımlar ekipman üretimi, yenilenebilir enerji projeleri, enerji dağıtım altyapısı, petrokimya ürünleri ve batarya tedarik zinciri olmak üzere beş ana alanda yoğunlaşıyor. Özellikle güneş paneli, kablo ve inverter gibi bileşenlerin yerli üretiminin artırılması, Türkiye için güçlü bir ihracat potansiyeli doğurabilir.

    Bain & Company Türkiye Ortağı Volkan Kara, enerji dönüşümünün artık sadece çevresel bir zorunluluk değil, aynı zamanda yüksek getirili ve stratejik bir yatırım alanı olduğunu vurguluyor. Kara’ya göre bu süreçte başarı, sektörel dinamikleri doğru analiz etmek ve uzun vadeli yatırım tezlerini sağlam temellere oturtmakla mümkün olabilir.

    Genel olarak analiz, Türkiye’nin enerji dönüşümünde ihtiyaç duyduğu altyapıya, teknolojik kapasiteye ve yatırım potansiyeline sahip olduğunu ve bu sürecin yatırımcılar için sürdürülebilirlikten çok daha fazlasını, öngörülebilir ve stratejik bir yatırım fırsatını temsil ettiğini gösteriyor.