Malezya hükümeti, çelik endüstrisini tamamen karbonsuz bir yapıya kavuşturmayı hedefleyen iddialı ve kapsamlı bir dönüşüm planı üzerinde çalışıyor. Ticaret ve Sanayi Bakanı Tengku Zafrul Aziz’in yaptığı açıklamalara göre, bu yeni yol haritası sadece çevreyle ilgili bir sorumluluk olarak değil, aynı zamanda ülkenin sanayi yapısının uzun vadeli rekabet gücünü koruma stratejisi olarak da değerlendiriliyor.
Malezya çelik endüstrisinde yeşil enerjiye geçecek
Plan çerçevesinde, çelik üretim kapasitesinin yeniden yapılandırılması ve lisanslama sistemlerinin iyileştirilmesi gibi yapısal reformlar gündemde. Mevcut durumda üretim kapasitesinin talebin oldukça üzerinde olduğu belirtiliyor. 2030 yılına kadar kapasitenin 40,8 milyon tona ulaşabileceği öngörülürken, buna karşılık iç talebin yalnızca 14,7 milyon ton seviyelerinde kalması bekleniyor.

Bu dengesizlik, kaynak israfı, düşük verimlilik ve sektörün genel kârlılığı üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor. Bakan Aziz, bu soruna çözüm olarak, ASEAN bölgesindeki kapasite kullanım oranlarının takip edileceği ortak bir veri tabanı kurulmasını da öneriyor. Bu veri tabanı sayesinde, düşük fiyatlı ihracat (dumping) ve geçiş ticareti (transshipment) gibi haksız uygulamaların daha etkin denetlenmesi mümkün olacak.
https://futureflow.life/iklim-bilimciler-onemli-bir-uyari-yapti/
Yeni stratejide öne çıkan başlıklardan biri de karbon fiyatlandırması ve şeffaflık mekanizmalarının oluşturulması. Ayrıca çevreci üretim biçimlerine geçiş için firmalara finansal destek sağlanacak ve yüksek katma değerli ürünlere yönelim teşvik edilecek. Bakan Aziz, bu dönüşümün sadece Malezya için değil, tüm Güneydoğu Asya ülkeleri için ortak bir öncelik olması gerektiğini vurguluyor. Bu kapsamda bölgesel düzeyde “yeşil çelik üretim merkezleri” kurulması fikrini gündeme taşıyor. Bu merkezlerin, sadece üretim süreçlerini değil, aynı zamanda bölge sanayisinin genel yapısını da dönüştürme potansiyeline sahip olduğu belirtiliyor.
Malezya’nın bu adımı, küresel ölçekte artan karbon nötr hedefleriyle uyumlu bir çizgiye işaret ederken, sanayide sürdürülebilirlik temelli yapısal dönüşümlerin artık sadece çevresel değil, ekonomik bir zorunluluk haline geldiğini de ortaya koyuyor.