İtalyan enerji şirketi Eni tarafından yayımlanan Dünya Enerji Görünümü raporu, küresel enerji dönüşümünün merkezinde yer alan kritik minerallerin arz güvenliği konusunda ciddi riskler bulunduğunu ortaya koydu. Kobalt, lityum, nikel, manganez ve grafit gibi mineraller; pil üretiminden yenilenebilir enerji teknolojilerine kadar birçok alanda vazgeçilmez öneme sahip. Ancak bu minerallerin çıkarılması ve işlenmesi yalnızca birkaç ülkenin kontrolünde olduğundan, küresel tedarik zincirleri giderek daha kırılgan hale geliyor.
Kritik minerallerde arz düşüyor
Rapora göre, kobalt rezervlerinin yarısından fazlası Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde bulunurken, üretimin yüzde 76’sı yine bu ülkeden sağlanıyor. Grafitin yüzde 78’i Çin’de, nikelin ise yüzde 60’ından fazlası Endonezya’da üretiliyor. Nadir toprak elementlerinde ise Çin açık farkla lider; küresel rezervlerin yüzde 40’ına ve üretimin yaklaşık yüzde 70’ine sahip. Bu yoğunlaşma, arz kesintileri veya politik kısıtlamalar durumunda dünya genelinde ciddi ekonomik ve stratejik sorunlara yol açabilecek bir bağımlılık yaratıyor.

Geçtiğimiz yıl kritik mineral üretimi ortalama yüzde 5,5 artış gösterse de, özellikle manganez ve nikeldeki düşüş bu büyümeyi sınırladı. Eni’nin değerlendirmesine göre, üretimin birkaç ülke elinde toplanması fiyat dalgalanmalarını artırıyor ve enerji dönüşümünün hızını tehdit ediyor.
Türkiye Madenciler Derneği Çevre Koordinatörü Caner Zanbak, Çin’in son yirmi yılda bu alandaki madencilik ve işleme kapasitesini hızla büyüterek temiz enerji tedarik zincirinde kilit güç haline geldiğini vurguladı. Zanbak, Çin’in 2020 sonrasında uygulamaya başladığı ihracat kısıtlamalarının ABD, AB, Japonya ve Güney Kore gibi ekonomilerde yeni bir jeopolitik bağımlılık endişesi yarattığını belirtti.
Uzmanlara göre, kritik minerallerin sınırlı sayıda ülkeye bağımlı olması, bu ülkelerde yaşanabilecek siyasi istikrarsızlıklar veya ihracat kısıtlamalarıyla birlikte küresel arz güvenliği için ciddi tehdit oluşturuyor. Bu durum, önümüzdeki dönemde ticaret gerilimlerinin ve kaynak rekabetinin daha da artmasına neden olabilir.
Bu risklere karşı birçok ülke, kritik mineralleri temin eden devletlerle yeni stratejik ortaklıklar kurmaya ve ham madde stoklama politikalarına yönelmeye başladı. Zanbak, Türkiye’nin de sahip olduğu geniş jeolojik çeşitliliği doğru şekilde değerlendirerek bu alanda stratejik bir yol haritası oluşturması gerektiğini vurguladı. Hazırlanmakta olan ekonomik kalkınma ve ham madde temin planlarının hızla hayata geçirilmesinin, ülkenin enerji ve sanayi güvenliği açısından büyük önem taşıdığını ifade etti.








