Uluslararası şehir ağı C40, kentlerin iklim eylemleriyle birlikte ekonomik ve sosyal alanda da büyük bir dönüşüm yarattığını ortaya koyan yeni analizini paylaştı. Rapora göre, dünya genelinde şehirlerin uyguladığı çevre odaklı politikalar sayesinde şu anda yaklaşık 21 milyon “yeşil iş” oluşturulmuş durumda. Bu işlerin 13,5 milyonundan fazlası, doğrudan iklim politikalarıyla bağlantılı sektörlerde yer alıyor. C40, bu ivmenin sürmesi halinde 2030 yılına kadar toplam 50 milyon iyi yeşil iş yaratma hedefine ulaşılabileceğini öngörüyor.
İklim politikaları sayesinde yeni iş alanları oluyor
“Yeşil iş” kavramı; düşük emisyonlu ulaşım, yenilenebilir enerji, temiz inşaat ve sürdürülebilir altyapı gibi alanlarda çevresel sürdürülebilirliği destekleyen, aynı zamanda etik ücret, güvenli çalışma koşulları ve istikrarlı istihdam sunan pozisyonları kapsıyor. Analiz, şehirlerin iklim politikalarını hızlandırmasının yalnızca çevresel değil, aynı zamanda ekonomik refah ve sosyal adalet açısından da kazanımlar sağladığını gösteriyor.

Verilere göre, şehir düzeyinde yürütülen iklim eylemleriyle bağlantılı işlerin toplam istihdam içindeki payı %10’un üzerine çıktı. Enerji ve ulaşım sektörlerinde işlerin yaklaşık %30’u, inşaat ve binalar alanında ise %25’i yeşil işlere dönüşmüş durumda. Bu dönüşüm, şehir ekonomilerinin karbon ayak izini azaltırken aynı zamanda daha dirençli ve kapsayıcı bir iş gücü yapısı oluşturduğunu ortaya koyuyor.
C40’a göre kentler, küresel sera gazı emisyonlarının büyük bölümünden sorumlu olmalarına rağmen, iklim krizinin çözümünde en etkili aktörlerden biri olma potansiyeline sahip. Bu nedenle şehirlerin çevresel hedeflerini ekonomik kalkınma stratejileriyle entegre etmesi, sürdürülebilir büyüme açısından kritik öneme sahip. Raporda, yeni iş alanlarının yanı sıra iş gücü dönüşümü, mesleki becerilerin geliştirilmesi ve kadınlar ile gençlerin bu sürece adil biçimde dahil edilmesi gerektiği de vurgulanıyor.
Türkiye açısından değerlendirildiğinde ise, şehirlerin yenilenebilir enerji yatırımları, enerji verimliliği projeleri ve toplu ulaşımın elektrifikasyonu gibi alanlara yönelmesi halinde benzer istihdam fırsatlarının doğabileceği belirtiliyor. Özellikle yerel yönetimlerin, özel sektörün ve eğitim kurumlarının birlikte hareket etmesi, bu dönüşümün hem ekonomik hem de çevresel sürdürülebilirlik açısından kalıcı hale gelmesini sağlayabilir.








