Dünya liderleri, Birleşmiş Milletler’in Dubai’de gerçekleşen COP28 İklim Zirvesi’nde, küresel ısınmanın yıkıcı etkileriyle mücadele etmek için tarihi bir anlaşmaya imza attılar. Yaklaşık 200 ülkeden gelen delegeler, savunmasız ülkelerin aşırı hava koşullarıyla başa çıkabilmelerine yardımcı olmak amacıyla yeni bir kayıp ve hasar fonunun oluşturulması konusunda önemli ayrıntılarda anlaşmaya vardılar.
COP28: Dubai’de küresel ısınma ve uluslararası işbirliği
Yapılan anlaşma, küresel ısınmanın etkileriyle mücadele konusundaki uluslararası çabanın belirgin bir atılımını temsil ediyor. Geçtiğimiz yıl alınan kararın ardından hızla yeni bir fon programı başlatma sözü veren ülkeler, bu anlamda ciddi bir taahhüt gösterdiler. COP28‘in ev sahibi Birleşik Arap Emirlikleri’nin öncülüğünde, Almanya, Birleşik Krallık ve Japonya’nın da aralarında bulunduğu ülkeler, fon için toplamda 100 milyon dolarlık katkıda bulunacaklarını açıkladılar. ABD’nin 17,5 milyon dolarlık katkısı ise dikkat çekici olsa da, fonun adının hala netleşmemiş olması önemli bir engel olarak duruyor.
Gelişmiş ülkeler, yüksek emisyon salımına sahip olan, ancak tam olarak gelişmemiş olan ülkelerin, özellikle Çin ve Suudi Arabistan gibi, bu fona katkıda bulunmaları konusunda çağrıda bulundular. Bu adım, Birleşik Arap Emirlikleri’nin fon için taahhüdünün, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki ayrımın artık COP sürecinde farklı bir perspektif kazandığının sembolik bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
COP28’in ilk günü, genellikle gölge düşüren müzakerelerin gündemiyle ilgili kavgalardan kaçınarak başladı. AB, mali akışları Paris Anlaşması hedeflerine uygun hale getirme baskısından vazgeçerken, Brezilya, Çin, Güney Afrika ve Hindistan, tek taraflı ticaret önlemlerini tartışmaktan vazgeçti.
Öte yandan, Rusya ile ABD arasındaki fikir alışverişi, George Soros’un Açık Toplum Vakıfları ve Ulusal Demokratik Enstitü konusunda oldukça hararetli bir şekilde sürdü. Rus delegeler, sivil toplum kuruluşlarının egemen devletlerin işlerine müdahale etmekle suçlayarak, bu kuruluşların COP sürecine zarar verdiğini dile getirdiler. Bunun üzerine ABD başkanlığının iklimden sorumlu özel elçisi John Kerry, iki kuruluşun iklim konusundaki kimlik bilgilerini sorgulamanın temel bir gerekçesi olmadığını belirtti.
Ancak, önümüzdeki on yılda emisyonların yarı yarıya azaltılması ve fosil yakıtların aşamalı olarak durdurulması konularında hala büyük zorluklar mevcut. Zirvenin sonunda, COP Başkanlığı’nın geleceği, küresel ısınma ve çevresel değişikliklerle mücadelede atılan adımların kapsamlı bir değerlendirmesine tabi tutulacak.
Dünya Meteoroloji Örgütü’nün 2023 Küresel İklim Raporu Geçici Durumu’na göre, yılın ilk 10 ayında küresel sıcaklıklar, sanayi öncesi ortalamanın 1,4C (2,5F) civarında seyretti. Bu veriler, yılın, şimdiye kadarki en sıcak yıl olarak kayıtlara geçmesine kesin bir gözle bakıldığını vurguluyor.
BM Genel Sekreteri António Guterres, COP28’in başlangıcında, küresel ısınmanın alarm verici düzeyde olduğunu ve bunun dünya liderlerini harekete geçmeye teşvik etmesi gerektiğini vurguladı. Guterres, “İklim çöküşünü canlı olarak yaşıyoruz ve bu çöküşün yıkıcı etkilerini artık an be an deneyimliyoruz” şeklinde konuştu.
İlginizi çekebilir: Nükleer enerji, COP28 gündeminde