Daha Fazla

    Çelik ve çimento sektörü için şok iddia

    Küresel iklim politikaları açısından dikkat çekici bir tartışma başlatan Climate Analytics raporu, çelik ve çimento sektörlerinin uzun süredir “zor azaltılabilir” olarak tanımlanmasının bilimsel bir temele dayanmadığını öne sürüyor. “Zor Azaltılabilir: Bir Gecikme Gerekçesi mi?” başlıklı çalışmaya göre bu etiket, karbon emisyonlarını azaltma çabalarını yavaşlatan, hatta bazı durumlarda engelleyen politik ve ekonomik bir araç haline gelmiş durumda. Raporda, bu tanımın sıklıkla karbon yakalama ve depolama (CCUS) ya da karbon dengeleme (offset) gibi teknolojilere olan aşırı güveni sürdürmek için kullanıldığı ve acil emisyon azaltımı baskısını hafiflettiği savunuluyor.

    Çelik ve çimento sektöründe yeni bir karar alınabilir

    Rapor, çelik ve çimento sektörlerinde karbonsuzlaşmanın hem teknik hem de ekonomik olarak mevcut teknolojilerle mümkün olduğunu vurguluyor. Asıl engellerin teknolojik değil, politik irade eksikliği, yatırım yetersizliği ve kurumsal ataletten kaynaklandığı belirtiliyor. Örneğin, küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 7-8’inden sorumlu olan demir-çelik sektörü için yeşil hidrojen destekli Doğrudan İndirgenmiş Demir (DRI) teknolojisi, yüksek fırınlara (BF-BOF) bağımlılığı ortadan kaldırarak 2050 yılına kadar sıfıra yakın karbon salımı potansiyeli taşıyor. Aynı zamanda, geri dönüştürülmüş hurda çelik kullanımı ve inşaat sektöründe gereksiz malzeme tüketiminin azaltılmasıyla çelik talebinin beşte bir oranında düşebileceği öngörülüyor.

    Çimento sektöründe ise küresel emisyonların yüzde 5-8’ini oluşturan karbon salımlarının önemli bir kısmı klinker üretiminden kaynaklanıyor. Climate Analytics, bu emisyonların yaklaşık yüzde 40’ının enerji verimliliği, yakıt dönüşümü ve elektrifikasyon yoluyla ortadan kaldırılabileceğini, geri kalanının ise alternatif bağlayıcılar, klinker ikamesi ve malzeme verimliliğine dayalı sistemsel yaklaşımlarla yüzde 72’ye kadar azaltılabileceğini ortaya koyuyor. Rapora göre, yalnızca üretim süreçlerine odaklanan çözümler bile CCUS teknolojisine gerek kalmadan yüzde 55 oranında azaltım sağlayabilir.

    https://futureflow.life/gunes-enerjisi-en-ucuz-elektrik-kaynagi-oldu/

    Rapor, CCUS ve karbon dengeleme mekanizmalarına yönelik eleştirilerinde özellikle sert bir dil kullanıyor. Bu teknolojilerin henüz vaat edilen ölçeklerde uygulanamadığını, güvenilirliklerinin zayıf kaldığını ve çoğu zaman emisyon azaltımı yerine zaman kazanmaya yönelik “geciktirme stratejileri” olarak işlev gördüğünü belirtiyor. Nitekim Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) bile 2021’den 2023’e kadar 2050 CCUS tahminlerini yüzde 22 oranında aşağı çekmiş olması, bu teknolojilere duyulan güvenin azaldığını doğruluyor.

    Climate Analytics, bu sektörlerin “zor azaltılabilir” olarak değil, “dönüştürülebilir” sektörler olarak görülmesi gerektiğini savunuyor. Raporda öne çıkan politika önerileri arasında yüksek emisyonlu tesislerin erken kapatılması, yeşil hidrojen ve alternatif bağlayıcı teknolojilerine kamu-özel sektör yatırımlarının artırılması, bina yönetmeliklerinin güncellenerek malzeme verimliliğinin teşvik edilmesi ve CCUS odaklı senaryolardan tabandan yukarı (bottom-up) yaklaşımlara geçilmesi yer alıyor.

    Sonuç olarak, raporun temel mesajı açık: Çelik ve çimento sektörlerinde karbonsuzlaşma teknik olarak mümkün ve ekonomik olarak giderek erişilebilir hale geliyor. Ancak bu dönüşümün gerçekleşmesi, “zor azaltılabilir” söyleminin geride bırakılıp, siyasi irade, finansal destek ve düzenleyici reformlarla desteklenen gerçekçi iklim politikalarının uygulanmasına bağlı.