Asya kömür emisyonlarına rağmen, 2015 yılından itibaren Kuzey Amerika ve Avrupa’dan daha hızlı bir şekilde temiz enerji üretimini artırarak fosil yakıtların payını azalttı. Bu durum, Asya ülkelerinin kömürle çalışan enerji santrallerine yönelik özel finansmanı kısıtlama çabalarına karşı gösterdiği direnci vurguluyor.
İklim değişikliğiyle mücadelede karbon emisyonlarını azaltmanın merkezi olan rüzgar ve güneş gibi temiz enerjinin artırılması konusunda geniş bir uzlaşma bulunuyor. Cumartesi günü Birleşmiş Milletler iklim Zirvesi’nde, ABD ve Avrupa Birliği liderliğindeki 118 hükümet, dünyanın yenilenebilir enerji kapasitesini 2030’a kadar üç katına çıkarma sözü verdi.
Ancak Çin ve Hindistan, COP28 taahhüdünü desteklemedi. Çünkü bu, fosil yakıt kullanımını kısıtlamayla birleştirilmişti.
Kömür emisyonlarına rağmen Asya önde
Paris İklim Anlaşması’ndan bu yana, 2015 ile 2022 arasında, kömür dahil olmak üzere, Asya, daha yüksek finansman maliyetleri ve daha zayıf fon erişimi ile temiz enerji kullanımını artırarak Avrupa ve Kuzey Amerika’yı önemli ölçülerde geride bıraktı.
Ember enerji düşünce kuruluşunun verilerine göre Asya, 2015 ile 2022 arasında hidro ve nükleer enerji de dahil olmak üzere temiz enerjiyi toplam enerji üretiminin payında yaklaşık 8 puan artırarak yüzde 32’ye çıkardı.
Buna karşılık, Avrupa’da temiz enerjinin payı yüzde 55’e, Kuzey Amerika’da ise yüzde 46’ya çıktı.
Hindistan’ın Enerji ve Yenilenebilir Enerji Bakanı R.K. Singh, ülkelerine emisyonları azaltma konusunda baskısı yapılamayacağını söyledi.
Asya, fosil yakıtların enerji üretimindeki payını 2015’ten 2022’ye kadar 8 puan azaltarak yüzde 68’e düşürdü. Bu da Avrupa ve Kuzey Amerika’dan daha fazla gaz ve kömür kullanımının önüne geçti. Aynı dönemde, Avrupa’nın fosil yakıtlara olan bağımlılığı 4 puan düşerken, Kuzey Amerika’nınki 6 puan daraldı.
Uluslararası Güneş İttifakı (ISA) adına özel şirketlerle çalışan Hogeveen Rutter konuyla ilgili şu şekilde konuştu:
“Veriler, Batı’nın yenilenebilir enerji ve depolama konusundaki ölçeği artırma konusunda yeterince hızlı hareket etmediğini gösteriyor.”
Rutter, Avrupa ve ABD’de yenilenebilir enerji, depolama projeleri ve şebeke bağlantıları için onaylarda yaşanan gecikmelerin Batı’da temiz enerji kullanımının büyümesini engellediğini belirtti.
Asya’nın emisyonlarının artış göstermesi de dikkatleri üzerine çeken bir konu oldu. Kuşkusuz, dünya nüfusunun yarısına ev sahipliği yapan hızla büyüyen Asya, güç ihracatı yapan sektörler de dahil olmak üzere enerji üretiminden kaynaklanan küresel emisyonların üçte ikisini oluşturuyor.
Hindistan ile Çin, hızla artan elektrik talebini karşılamak için yeni kömürle çalışan santraller inşa etmeye devam ediyor. Bu, Paris anlaşmasından bu yana Asya’nın enerji üretimindeki emisyonlarının yılda neredeyse yüzde 4 arttığını, Avrupa ve Kuzey Amerika’daki emisyonların azaldığını gösteriyor.
Ancak Asya hükümetleri, zengin ülkelerin daha yüksek kişi başına düşen emisyonları ve geçen yüzyılda artan fosil yakıt kullanımını göz önüne alarak, daha fakir ülkelerin emisyonlarını azaltmalarına yardımcı olmaları gerektiğini savunuyor.
Bu yıl, batı ülkeleri karbonu azaltma taahhütlerine rağmen, Endonezya’nın kirletici santrallerin erken kapanmasını finanse etmeye isteksizlik gösterdi.
İlginizi çekebilir: Türkiye’nin enerji dönüşümü COP28’de anlatıldı