Almanya sanayi sektöründe enerji verimliliği potansiyeline ilişkin yeni bir çalışma, ülkenin üretim altyapısında önemli ölçüde tasarruf yapılabileceğini ortaya koyuyor. Hochschule Niederrhein Enerji Teknolojisi ve Enerji Yönetimi Enstitüsü ile Umweltinstitut München tarafından hazırlanan rapora göre, sanayide uygulanabilir ve ekonomik açıdan mantıklı verimlilik önlemleri sayesinde toplam tüketimin yaklaşık yüzde 40’ına karşılık gelen 263 TWh’lik enerji tasarrufu mümkün görünüyor. Bu miktarın büyük bölümünü, ısı süreçlerinde sağlanabilecek 209 TWh’lik azalma oluşturuyor; 54 TWh ise elektrik uygulamalarından geliyor.
Alman sanayisinde enerji verimliliği artmaya devam ediyor
Araştırmanın ortaya koyduğu bir diğer önemli bulgu, maliyet açısından en uygun adımların çoğunun “piyasa odaklı” önlemler olduğuna işaret ediyor. Üç yıldan kısa sürede kendini amorti eden bu yatırımlar, toplam tasarrufun yaklaşık yüzde 28’ini kapsıyor. Bu çerçevede özellikle ısıtma süreçleri, verimlilik açısından en yüksek potansiyeli barındıran alan olarak öne çıkıyor. Yalıtım, atık ısı geri kazanımı, yüksek verimli motorlar, hız kontrollü sürücüler ve iyileştirilmiş bakım uygulamaları, yaygın şekilde uygulanabilir fırsatlar arasında gösteriliyor.

Rapora göre alınacak verimlilik önlemleri sayesinde 2025 yılı itibarıyla yıllık 29 milyar avroluk maliyet tasarrufu sağlanabilir. Bunun için gerekli toplam yatırımın 104 milyar avro civarında olacağı tahmin ediliyor. Ortalama geri dönüş süresinin 3,6 yıl olduğu hesaplanırken, uzun vadede 20 yıllık dönemde toplam tasarrufun 250 milyar avroya ulaşabileceği belirtiliyor. Ayrıca enerji talebindeki azalma sayesinde 2045’e kadar yaklaşık 10 GW’lık gaz santrali ihtiyacının ortadan kalkabileceği, bunun da 10 milyar avroya yakın bir yatırımın önüne geçeceği ifade ediliyor. Azalan doğal gaz ithalatı da hesaba katıldığında, bu kalemde 20 yılda 30 milyar avroya varan ek kazanım öngörülüyor.
Enerji verimliliği yatırımlarının Almanya’nın enerji arz güvenliğine katkı sağlaması da raporun altını çizdiği önemli noktalar arasında. Fosil yakıtlara olan bağımlılığın azalması, hem uluslararası taahhütlerin yerine getirilmesini kolaylaştırıyor hem de potansiyel ceza yükümlülüklerinin önüne geçiyor. Aynı zamanda verimlilik artışı; istihdamı destekleyen, sanayi altyapısını güçlendiren, ekonomik üretkenliği artıran ve yerli teknolojilerin gelişimini hızlandıran çok yönlü olumlu etkiler yaratıyor.
Sektörel açıdan değerlendirildiğinde en büyük tasarruf fırsatları ısıtma süreçlerinde görülürken, 200°C’ye kadar olan proseslerde ısı pompalarının kullanımı önemli bir dönüşüm alanı olarak öne çıkıyor. Proses elektrifikasyonunun toplam potansiyelin yaklaşık beşte birini oluşturduğu ifade ediliyor. Enerji yoğun olmayan sektörlerde bile –örneğin gıda endüstrisinde– benzer oranlarda tasarruf imkânı bulunması, verimliliğin tüm sanayi genelinde büyük bir fırsat sunduğunu gösteriyor.
Bununla birlikte şirketlerin verimlilik yatırımlarına yönelik farkındalığı yüksek olsa da uygulamada çeşitli engeller ortaya çıkıyor. Likidite sorunları, nitelikli personel eksikliği ve kısa geri dönüş sürelerine gereğinden fazla önem verilmesi, karar alma süreçlerini geciktiren başlıca etkenler arasında. Ayrıca mülkiyet yapıları, sektörel düzenlemeler ve genel politika ortamı da yatırım hızını etkileyen unsurlar arasında yer alıyor. Çalışma, enerji verimliliği piyasasında belirgin bir piyasa başarısızlığı olduğunu vurgulayarak mevcut enerji sübvansiyonlarının gözden geçirilmesi ve bu kaynakların verimlilik yatırımlarına yönlendirilmesinin ek kamu harcaması gerektirmeden etkili bir çözüm olabileceğini öneriyor.








