Avrupa Birliği, 2026 yılında tam olarak yürürlüğe girecek olan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) kapsamında, bu uygulamadan olumsuz etkilenebilecek gelişmekte olan ülkelere mali destek sağlamaya hazırlanıyor. AB Komisyonu’nun yayımladığı “Küresel İklim ve Enerji Vizyonu” belgesi, birliğin iklim politikalarının küresel etkilerine dair yeni stratejilerini ve bu doğrultuda atılacak adımları ortaya koyuyor.
AB, sınırda karbon vergisinden etkilenecek ülkelere destek sağlıyor
AB, karbon fiyatlandırmasını küresel iklim hedeflerine ulaşmanın ve fosil yakıtlardan çıkışı hızlandırmanın temel araçlarından biri olarak değerlendiriyor. Birlik, büyük ekonomilerin giderek karbon fiyatlandırma sistemlerini benimsemeye başladığını vurgularken, bu süreci teşvik etmek amacıyla teknik ve mali destek sağlayan özel bir görev gücü oluşturulduğunu belirtiyor.

CBAM’in sınır ötesi etkilerini dengelemek adına, AB’nin gelişmekte olan ülkelerle “karşılıklı yarar sağlayan ortaklıklar” kurmayı planladığı aktarılıyor. Bu kapsamda, ülkelerin karbonsuzlaşma sürecindeki ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulacağı ifade ediliyor. Ayrıca, AB’nin hazırladığı 200 milyar avro büyüklüğündeki “Küresel Avrupa” fonunun en az yüzde 30’luk kısmının iklim ve çevre projelerine ayrılması öngörülüyor. Bu bütçeden, gelişmekte olan ülkelerin karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik yatırımlarına doğrudan destek sağlanacak.
https://futureflow.life/apartman-catilarindaki-gunes-potansiyeli-artiyor/
CBAM’in geçiş süreci halihazırda devam ediyor. Bu dönemde çimento, demir-çelik, alüminyum, gübre, elektrik ve hidrojen gibi karbon yoğun sektörlerden AB’ye yapılan ithalatlarda yalnızca emisyon raporlaması zorunlu. Ancak 1 Ocak 2026 itibarıyla ithalatçılar, ürünlerin üretimi sırasında ortaya çıkan sera gazı emisyonları karşılığında CBAM sertifikası satın almakla yükümlü olacak. Bu uygulama, yalnızca AB ile benzer seviyede karbon fiyatlandırma mekanizmalarına sahip ülkeleri muaf tutacak.
Avrupa Birliği’nin gelişmekte olan ülkelere sağlayacağı destekler, yalnızca çevresel hedeflere ulaşmayı değil, aynı zamanda bu ülkelerin AB ile ticari ilişkilerini sürdürmelerini, rekabet gücünü kaybetmemelerini ve küresel ticaret dengelerinin korunmasını da amaçlıyor.