Hidroelektrik enerjisi, dünyanın sessiz kahramanı olarak kabul ediliyor. Geçtiğimiz iki gün önce olan 22 Mart Dünya Su Günü, hidroelektrik gücün potansiyelini vurgulamak için bir fırsat olarak değerlendiriliyor. Mühendisler, hem bu temiz enerji formunu genişletmek hem de mevcut hidroelektrik santrallerini daha iyi kullanmak için yoğun bir şekilde çalışıyorlar.
Hidroelektrik enerjisi ile yenilebilir kaynaklara farklı bir çözüm
Hidroelektrik enerjisi, nükleer enerji ve son derece düşük elektrik fiyatları nedeniyle 20. yüzyılın sonlarında popülerlikten düşmüştü. Ancak bugün, bu tür enerji yenilenebilir enerjinin tartışmasız şampiyonu durumunda. Dünya genelinde üretilen elektriğin yüzde 15’ini oluşturarak, en yaygın kullanılan karbonsuz enerji kaynağı haline geldi. İsviçre’de ise, yenilenebilir enerji karışımının neredeyse yüzde 53’ünü oluşturuyor. Dahası, hidroelektrik enerjisi, net sıfır enerji tedarikine ulaşmada anahtar rol oynayabilir. Ancak bu için, uluslararası Enerji Ajansı’na göre, 2050’ye kadar şu anki seviyesinden (1,400 GW) iki katına çıkması gerekiyor.
Bu tür enerjinin en büyük avantajı esnekliği. Hidroelektrik santralleri sadece talep üzerine elektrik üretmekle kalmıyor. Aynı zamanda diğer yenilenebilir enerji türleri tarafından üretilen elektriği emerek, bunu pompalı depolama tesislerinde depoluyor. EPFL’nin Hidrolik Makineler Teknoloji Platformu (PTMH) proje sorumlusu Elena Vagnoni, “Hidroelektrik enerjisi ile üretim ve depolama kapasitemizi artırabiliriz ve dolayısıyla daha fazla güneş ve rüzgar çiftliği inşa edebiliriz,” diyor.
EPFL, AB’nin en büyük hidroelektrik AR-GE programına öncülük etti. Vagnoni, bu program için “Mevcut ekipmanın kullanımını optimize etme, santrallerindeki yüksek dinamik işletme koşullarında ekipman üzerindeki stresleri analiz etme ve akışkan mekaniği ve akış kontrol sistemleri üzerine araştırma yapma gibi çeşitli teknoloji geliştirme çalışmalarını kapsadı,” sözlerini ekledi.
İlginizi çekebilir: Türkiye, hidroelektrik kurulu gücünde ilk 10’da