Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) yayımladığı son Dünya Enerji Görünümü Raporu, küresel enerji dengesinin hızla veri merkezleri ekseninde şekillendiğini ortaya koydu. Rapora göre, veri merkezlerine yapılan yatırımlar 2025 yılı sonunda 580 milyar dolara ulaşarak, 540 milyar dolarlık petrol arzı harcamalarını geride bırakacak. Bu tablo, dijitalleşmenin artık enerji dönüşümünde yeni bir dönemi temsil ettiğini gösteriyor.
Veri merkezleri enerji dönüşümünde önemli rol oynayabilir
IEA, enerji güvenliği, uygun maliyet ve karbon emisyonlarının azaltımı arasındaki dengenin yeniden tanımlandığı bir süreçte, veri odaklı teknolojilerin bu dönüşümün merkezine yerleştiğini vurguluyor. Artık ülkelerin sadece yakıt çeşitliliğine değil, aynı zamanda veri altyapısı ve elektrifikasyon kapasitesine de stratejik öncelik vermesi gerekiyor. Raporda, enerji talebinin mobilite, ısıtma, soğutma ve veri hizmetleri alanlarında hızla artmasıyla birlikte küresel enerji piyasalarının dinamiklerinin köklü biçimde değiştiği belirtiliyor.
“Elektrik Çağı” olarak tanımlanan bu yeni dönemde, elektrik hem hanehalklarının hem de endüstrilerin temel enerji kaynağı haline geldi. Elektrik fiyatları ise ekonomik istikrarın en önemli göstergelerinden biri konumuna yükseldi. Ancak bu dönüşüm, altyapı yatırımları arasındaki dengesizliği de gözler önüne seriyor. 2015’ten bu yana elektrik üretimine yapılan yatırımlar yüzde 70 artarak yılda 1 trilyon dolara ulaşırken, iletim ve dağıtım şebekelerine ayrılan yatırım 400 milyar dolar seviyesinde kaldı. Bu fark, yeni üretim kapasitesinin sisteme entegrasyonunu zorlaştırarak arz güvenliğini tehdit ediyor.
Raporda yenilenebilir enerjinin tüm senaryolarda en hızlı büyüyen kaynak olduğunun altı çiziliyor. Özellikle güneş enerjisi yatırımlarındaki ivme dikkat çekerken, nükleer enerji de büyük ölçekli tesislerin yanı sıra küçük modüler reaktörlerle yeniden yükselişe geçiyor. Küresel nükleer kapasitenin 2035 yılına kadar en az üçte bir oranında artacağı öngörülüyor. Bununla birlikte, kritik minerallerde artan bağımlılığın enerji güvenliği açısından yeni bir kırılganlık oluşturduğuna da değiniliyor. Enerjiyle ilişkili 20 stratejik mineralin 19’unun rafinasyonunda tek bir ülkenin yüzde 70’lik paya sahip olması, tedarik zincirinde yeni bir risk alanı yaratıyor.
Rapor, enerjiye erişim konusundaki eşitsizliklerin ise devam ettiğini gösteriyor. Dünyada hâlâ 730 milyon kişinin elektriğe ulaşamadığı, yaklaşık 2 milyar insanın ise sağlığa zararlı pişirme yöntemlerine mecbur kaldığı belirtiliyor. IEA, emisyonların hızlı şekilde düşürülmesine rağmen 1,5°C’lik küresel ısınma sınırının aşılacağını, ancak yüzyıl ortasında hedeflenen net sıfır emisyon seviyesinin bu artışı dengeleyebileceğini öngörüyor.
IEA Başkanı Fatih Birol, raporda enerji güvenliğinin tarihsel bir dönemeçte olduğunu vurgulayarak, 1973 petrol krizinde hükümetlerin gösterdiği kararlılığın bugün yeniden gerekli olduğunu ifade etti. Birol, elektrik talebindeki artışın artık yalnızca gelişmekte olan ülkelerle sınırlı olmadığını, gelişmiş ekonomilerde veri merkezleri ve yapay zekâ uygulamaları nedeniyle hızla yükseldiğini belirtti. “Veri merkezlerine yapılan yatırımların 2025 sonunda petrol arzına yapılan harcamaları geçmesi, ‘veri yeni petroldür’ sözünün somut bir karşılığıdır,” diyen Birol, modern ekonomilerin artık bilgi ve elektriğe dayalı bir yapıya evrildiğinin altını çizdi.
