Nadir toprak elementleri, yapay zekâdan savunma sanayiine kadar pek çok stratejik alanda kritik rol oynarken, bu hammaddeler küresel güç mücadelesinin merkezine yerleşmiş durumda. Çin ile ABD arasındaki ticaret ve teknoloji gerilimi derinleşirken, Pekin yönetiminin nadir toprak elementlerine yönelik aldığı yeni kısıtlama kararları Washington’u doğrudan etkilemeye başladı. Özellikle savunma sanayiine bağımlı olan ABD, bu gelişme karşısında alternatif çözümler arayışına girmiş durumda.
Nadir toprak elementi krizi devam ediyor
Son dönemde Çin’in samaryum ve bağlantılı nadir toprak elementlerinin ihracatını sınırlandırması, ABD savunma sanayiinde somut etkiler yaratmaya başladı. Yüksek sıcaklıklara dayanıklılığıyla bilinen samaryum-kobalt mıknatıslar, hassas güdümlü silah sistemlerinin vazgeçilmez bileşenleri arasında yer alıyor. Bu mıknatıslar; füze yönlendirme sistemlerinde, hipersonik silahlarda ve modern savaş uçaklarının kritik parçalarında yoğun şekilde kullanılıyor.
Özellikle Tomahawk füzeleri bu kısıtlamalardan doğrudan etkilenme riski taşıyor. Füzenin burun konisinde yer alan yönlendirme sistemlerinde kullanılan ve aşırı ısıya dayanıklı olması gereken mıknatısların üretimi, samaryum olmadan mümkün değil. Çin’in ihracat hamlesi sonrası ABD’nin mevcut üretim kapasitesi ciddi baskı altına girerken, kısa vadeli çözümlerle sürecin aksaması engellenmeye çalışılıyor.
Mevcut tabloda ABD yönetiminin geçici bir önlem olarak Fransa’da uzun süredir depolarda bekletilen samaryum stoklarına yöneldiği ifade ediliyor. Ancak uzmanlara göre yeni ve sürdürülebilir tedarik kaynakları devreye sokulmadığı sürece, ABD’nin hassas güdümlü mühimmat ve savaş uçağı üretimini mevcut seviyelerde sürdürmesi giderek zorlaşacak.
Daha önce F-35 savaş uçağı programında Çin menşeli mıknatısların tespit edilmesi ve üretimin geçici olarak durdurulması, bu alandaki kırılganlığı açıkça ortaya koymuştu. Bu deneyimin ardından Washington, Çin’e olan bağımlılığı azaltmak amacıyla yerli nadir toprak üretimine önemli mali destekler sağlamaya başladı. Ancak bu desteklerin, projelerin başarıyla sonuçlanmasını tek başına garanti etmediği de vurgulanıyor.
Uzman değerlendirmelerine göre Lynas Rare Earths’in ABD’de kurmayı planladığı tesis henüz tamamlanmadı ve şirket ağırlığını Malezya’daki mevcut tesisini genişletmeye vermiş durumda. Buna karşılık USA Rare Earth’in Oklahoma’daki yatırım planı ve Less Common Metals’i satın alma girişimi, Batı dünyasında samaryum işleme kapasitesinin güçlendirilmesi açısından umut verici adımlar olarak görülüyor. Tüm bu gelişmeler, nadir toprak elementlerinin önümüzdeki dönemde Çin-ABD hattındaki stratejik rekabetin en hassas başlıklarından biri olmaya devam edeceğini gösteriyor.
