BloombergNEF’in (BNEF) yeni analizine göre, iklim değişikliğinin fiziksel etkileri dünya ekonomisi üzerinde giderek daha ağır bir yük oluşturmaya başladı. 2023 yılı itibarıyla küresel ölçekte yaşanan iklim kaynaklı ekonomik kayıpların toplamı en az 1,4 trilyon dolara ulaştı. Ancak bu büyük ekonomik hasara rağmen, ülkelerin büyük çoğunluğu iklim değişikliğine uyum sağlama konusunda hâlâ yeterli hazırlığa sahip değil.
Küresel iklim hasarı 1,4 trilyon dolara yükseldi
BNEF’in “Climate Adaptation Preparedness Scorecard” adlı çalışması, G20 ülkeleri ile bazı Güneydoğu Asya ekonomilerini dört temel başlık altında değerlendiriyor: risk analizi, yönetişim kalitesi, direnç artırıcı politikalar ve afet sonrası toparlanma kapasitesi. Değerlendirme sonuçlarına göre Kanada, Singapur ve Güney Kore, iklim risklerine karşı sistematik analiz yapan, uzun vadeli planlama ve veri odaklı karar mekanizmaları kurabilmiş ülkeler olarak öne çıkıyor. Bu ülkeler, uyum stratejilerini yasal temellere dayandırıyor, kamu-özel sektör işbirliğini teşvik ediyor ve afet risklerini şehir planlamalarının bir parçası haline getiriyor. Ayrıca, yerel yönetimlerin ve finans sektörünün bu sürece aktif şekilde dahil edilmesi başarılarını artıran diğer önemli etkenler arasında.
Öte yandan, Suudi Arabistan, Rusya ve Tayland gibi ülkeler, hem iklim risklerini analiz etmede hem de yerel düzeyde etkili uyum politikaları geliştirmede geride kalıyor. ABD ise iklim kaynaklı ekonomik zararın en fazla görüldüğü ülke olmasına rağmen, analiz edilen 25 ülke arasında 12. sırada yer aldı. Bu görece zayıf performans, eyaletler arası politika farklılıkları ve federal seviyedeki sınırlı uyum yatırımlarından kaynaklanıyor.
https://futureflow.life/birlesik-krallik-40-bin-yeni-temiz-enerji-istihdami-yaratacak/
BNEF analisti Danya Liu, bu değerlendirmelerin yatırımcılar için de yol gösterici olduğunu vurgulayarak, uyumun yalnızca bir riskten korunma aracı olmadığını; aynı zamanda ekonomik istikrar ve yeni yatırım fırsatları açısından kritik bir unsur haline geldiğini belirtiyor. Zira iklime dayanıklı ekonomiler, enerji, tarım ve altyapı gibi temel sektörlerde hem daha düşük zarar görüyor hem de rekabet avantajı elde ediyor. Buna karşılık, hazırlıksız ülkelerde yatırım riski artarken, sigorta maliyetleri de ciddi şekilde yükseliyor.
Türkiye raporda doğrudan değerlendirilmemekle birlikte, son yıllarda su yönetimi, tarım ve enerji altyapısında dayanıklılığı artırmaya yönelik projelere ağırlık veriyor. Ancak şehir planlaması, orman yönetimi ve afet sonrası iyileştirme konularında uyum odaklı ve bütüncül bir ulusal stratejiye duyulan ihtiyaç hâlâ gündemdeki yerini koruyor.
Sonuç olarak, BNEF raporu iklim değişikliğinin artık yalnızca çevresel değil, aynı zamanda ekonomik güvenlik sorunu olduğunu net biçimde ortaya koyuyor. Artan sıcaklıklar, daha sık yaşanan aşırı hava olayları ve artan zararlar, ülkelerin ekonomik büyüme potansiyelleri üzerinde kalıcı baskılar yaratma riski taşıyor. Bu nedenle iklim uyum politikalarının güçlendirilmesi yalnızca çevresel değil, ekonomik bir zorunluluk olarak öne çıkıyor.