Japonya, 2050 yılına kadar karbon nötrlüğe ulaşma hedefi doğrultusunda enerji dönüşümünü hızlandıran yeni bir adım attı. ICLEI Japan tarafından yayımlanan “Sustainable Energy in Action” raporuna göre Tokyo ve Kawasaki, yeni binalarda güneş enerjisi kurulumunu zorunlu hale getiren düzenlemeleri yürürlüğe koyarak ülkede yerel ölçekte bu dönüşümün öncüsü oldu.
Japonya, bina yönetmeliğinde enerji dönüşümüne gidiyor
Hükümet, 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını 2013 seviyelerine göre yüzde 46 oranında azaltmayı, 2050’de ise tamamen karbon nötr bir yapıya ulaşmayı hedefliyor. Enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 30’unun binalardan kaynaklandığı Japonya’da, bu alanda enerji verimliliğini artırmak öncelikli konu haline geldi. Nisan 2025’te yürürlüğe giren revize Bina Enerji Koruma Kanunu (Building Energy Conservation Act), yeni binalarda yüksek yalıtım standartlarını, enerji tasarruflu tasarımları ve yenilenebilir enerji sistemlerinin entegrasyonunu zorunlu hale getirdi.
Tokyo, güneş paneli zorunluluğunu uygulamaya koyan ilk Japon yerel yönetimi oldu. Düzenleme, toplam kullanım alanı 2 bin metrekareden küçük olan yeni konut ve ticari binaları kapsıyor. Bu kapsamda bireysel ev sahiplerinden ziyade inşaat şirketleri ve konut üreticileri hedef alınıyor. Tokyo yönetimi, yılda yaklaşık 20 bin metrekarelik yeni konut alanının bu kapsamda inşa edileceğini öngörüyor. Bu uygulama, kentin 2050 yılına kadar ulaşmayı amaçladığı “Sıfır Emisyon Tokyo” vizyonunun en önemli adımlarından biri olarak değerlendiriliyor. Yetkililer, bu zorunluluğun yalnızca karbon salımını azaltmakla kalmayıp, enerji maliyetlerini düşürerek şehirde daha dirençli bir enerji altyapısı oluşturacağını vurguluyor.
Tokyo’nun ardından Kawasaki Belediyesi de Nisan 2025 itibarıyla benzer bir düzenlemeyi yürürlüğe koydu. Şehirde 2 bin metrekareden küçük yeni binalar, güneş enerjisi sistemleri kurmakla yükümlü hale geldi. Ancak Kawasaki, süreci desteklemek için 2025 mali yılı bütçesinde yaklaşık 800 milyon Japon yeni (yaklaşık 5 milyon dolar) tutarında bir teşvik fonu oluşturdu. Bu kaynak, kurulum maliyetlerini düşürmeyi ve küçük üreticilerin yeni sisteme uyum sağlamasını kolaylaştırmayı amaçlıyor. Uygulama, kentin “Küresel Isınmayla Mücadele Temel Planı” kapsamında tanımlanan beş ana projenin bir parçası olarak öne çıkıyor.
Bu politikaların en önemli avantajı, binaların yaşam döngüsü boyunca enerji maliyetlerini azaltarak ekonomik fayda yaratması. Yenilenebilir enerji sistemlerinin yaygınlaşması, şehirlerin enerji arz güvenliğini artırırken, yerel yönetimlerin aldığı bu tür kararlar özel sektörün dönüşümünü de hızlandırıyor.
Buna karşın uygulama sürecinde bazı zorluklar da bulunuyor. Özellikle küçük ve orta ölçekli inşaat firmaları, maliyet ve teknik uyum konusunda sıkıntı yaşayabiliyor. Ayrıca, bazı bölgelerde güneşlenme koşulları ve gölgelenme sorunları nedeniyle panellerin verimliliği sınırlanabiliyor. Denetim ve uygulama mekanizmalarının etkinliği ise büyük ölçüde yerel yönetimlerin idari kapasitesine bağlı olacak.
ICLEI Japan’ın analizine göre Tokyo ve Kawasaki’nin attığı bu adımlar, Japonya’da yerel düzeyde enerji dönüşümünün temelini oluşturuyor. Yakın gelecekte Osaka, Nagoya ve Yokohama gibi diğer büyük şehirlerin de benzer uygulamaları hayata geçirmesi bekleniyor. Raporda ayrıca, bu yaklaşımın yalnızca Japonya için değil, Avrupa ve Asya’daki şehirler için de örnek teşkil edebileceği; yerel yönetimlerin küresel iklim hedeflerine ulaşmada kilit rol oynayabileceği vurgulanıyor.
