COP 30, Amazon’un kalbinde yüksek beklentilerle başladı ancak fosil yakıtlardan çıkış ve ormansızlaşmayı durdurma gibi kritik konularda somut adımlar atılamadığı için beklentileri karşılayamadı. Zirveden yalnızca uyum finansmanının artırılması yönünde sınırlı bir karar çıktı. Lider ülkeler arasındaki çelişkili politikalar ve liderlik eksikliği, alınan kararları çoğunlukla niyet bildirimi düzeyinde bıraktı ve çözüm bekleyen başlıklar Antalya’daki COP 31’e devredildi. Dr. Ezgi Ediboğlu’nun da vurguladığı gibi, artık ertelenen konularda güven veren ve elle tutulur kararlar alınması gerekiyor.
COP30 bekleneni veremedi
Zirve, Brezilya Devlet Başkanı Lula’nın “fosil çağını bitirme” gibi yüksek profilli açıklamalarıyla başladı; ancak Brezilya’nın OPEC+ üyeliği ve petrol üretimini artırma planları, bu söylemleri gölgelemiş oldu. ABD’nin zirveye katılmaması, Çin’in de liderlik rolünü üstlenememesi, ev sahibi Brezilya’nın da müzakerelere yeterince yön verememesiyle birleşince COP 30 kararları etkisiz kaldı. Alınan kararlar, çoğunlukla “not ediyor” veya “onaylıyor” gibi adım içermeyen paragraflardan oluşuyordu ve fosil yakıtlar konusunda somut bir ifade bile bulunmuyordu. Ormansızlaşmayı önlemeye yönelik bir yol haritası oluşturulamaması ve TFFF fonunun etkinliğiyle ilgili belirsizlikler, zirvenin önemli eksiklikleri arasında yer aldı.
Finansman tarafında uyum fonunun üç katına çıkarılması öne çıkan adım olsa da, kaynak dağılımı, başlangıç yılı ve paydaş katkıları gibi detaylar belirsiz kaldı. Küresel uyum ihtiyacı 2030’a kadar yıllık 160–340 milyar dolar seviyesine ulaşacakken, alınan kararın gelişmekte olan ülkelerin ihtiyacını karşılamada yetersiz kalacağı görülüyor. Ticaret ve yeşil sanayileşme konuları ise tartışmalara açık bırakıldı; karar metnine yalnızca uluslararası ticarette keyfi kısıtlamaların olmaması niyeti girebildi. Bunun yanında iklim dezenformasyonu ile mücadele ve bilim insanlarına destek verilmesi gibi bazı pozitif adımlar da kayda geçti.
COP 31, Türkiye’nin ev sahipliğinde Antalya’da gerçekleşecek ve ertelenen konuların ilerlemesi büyük ölçüde Türkiye’nin müzakereleri etkin ve dengeli yönetme kapasitesine bağlı olacak. Ev sahipliği, yalnızca organizasyon meselesi değil; Türkiye’nin ulusal iklim politikalarını uluslararası göz önünde daha şeffaf, güvenilir ve tutarlı bir çerçeveye oturtma zorunluluğunu da beraberinde getiriyor. Mevcut emisyon artışı, fosil yakıt destekleri, atık yönetimi ve insan hakları alanındaki eksiklikler, COP 31 öncesi Türkiye’nin güçlendirmesi gereken alanlar arasında bulunuyor.
COP 31 öncesinde Türkiye’nin, Paris Anlaşması’yla uyumlu ve ölçülebilir iklim hedefleri belirlemesi; enerji dönüşümü ve kömürden çıkış süreçlerini takvimlendirmesi; ulusal politikalar ile 2053 net sıfır hedefi arasındaki uyumsuzlukları gidermesi, hem müzakere masasında inandırıcılığı artıracak hem de zirvenin başarısını güçlendirecek. Özetle Türkiye, COP 31’e giderken tarafları bir arada tutan güvenilir bir süreç yöneticisi olmanın yanı sıra, kendi emisyon azaltım ve uyum politikalarını somutlaştırarak iklim vizyonunu uluslararası sahnede göstermekle yükümlü.
