Petrol ve doğalgaz devleri, yenilenebilir enerjiye geçişte verdikleri sözleri 2024’te büyük ölçüde geri çekti. Enerji maliyetlerinin artışı ve hükümetlerin temiz enerji hedeflerini ertelemesiyle Avrupa’nın büyük şirketleri, kâr marjını yükseltmek için petrol ve doğalgaza öncelik vermeye başladı. BP, Shell ve Equinor gibi lider firmalar, rüzgar ve güneş enerjisi yatırımlarını yavaşlatırken, fosil yakıtlara yönelerek çevre dostu hedeflerini yeniden gözden geçiriyor.
Yenilenebilir enerji politikalarındaki geri adımlar
Avrupa merkezli enerji devleri, temiz enerji projelerine büyük yatırımlar yapmalarına rağmen, ABD’li rakipleri Exxon ve Chevron gibi petrol odaklı şirketlerin piyasa performanslarının gerisinde kaldı. Bu fark, şirketleri stratejilerini değiştirmeye zorladı. BP, 2024 sonunda offshore rüzgar enerjisi projelerinin çoğunu Japon enerji şirketi JERA ile ortaklığa devrederek yenilenebilir enerjiye ayırdığı bütçeyi büyük ölçüde daralttı.
Benzer şekilde Shell, elektrik üretim hedeflerini büyük ölçüde azalttı, Avrupa ve Çin’deki enerji piyasalarından çekildi ve karbon azaltma hedeflerini zayıflattı. Norveç’in devlet destekli enerji şirketi Equinor ise yenilenebilir enerji projelerine olan yatırımlarını maliyet artışları ve tedarik zinciri sorunları nedeniyle sınırladı.
Bu şirketlerin kararları, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası enerji fiyatlarının yükselmesi ve küresel ekonomik belirsizliklerin artmasıyla paralel gelişti. Ancak uzmanlar, bu değişimin sadece piyasa koşullarından değil, yatırımcıların kısa vadeli yüksek kâr beklentilerinden de kaynaklandığını belirtiyor. Analist Rohan Bowater’a göre, bu üç şirket düşük karbonlu projelere ayırdıkları harcamaları 2024’te %8 oranında azalttı.
Büyük enerji şirketlerinin yenilenebilir enerji taahhütlerinden geri adım atması, küresel iklim değişikliğiyle mücadeleyi zorlaştırıyor. 2024 yılı, şimdiye kadar kaydedilen en sıcak yıl olurken, karbon salınımları da yeni rekor seviyelere ulaştı. 2025’te Donald Trump’ın ABD başkanı olarak yeniden göreve gelmesi ve iklim politikalarına yönelik şüpheci yaklaşımı, bu süreci daha da karmaşık hale getirebilir. Trump’ın Biden yönetiminin yeşil enerji politikalarını geri çevirme ve küresel iklim girişimlerinden çekilme planları, enerji sektöründe büyük bir belirsizlik yaratıyor.
Çin ekonomisinin toparlanmaya çalışmasıyla artabilecek petrol talebi ve Avrupa’da Ukrayna savaşıyla derinleşen enerji krizi de bu gidişatı tetikliyor. Ancak analistler, Çin’in petrol tüketiminin zirveye yaklaştığını ve bu durumun enerji şirketleri için uzun vadeli kârlılık riskleri taşıdığını öngörüyor.
Petrol ve doğalgaza ağırlık veren şirketler, artan maliyetlerle karşı karşıya kalabilir. Önde gelen beş Batılı enerji şirketinin net borcunun 2024 yılı sonunda 148 milyar dolara yükselmesi bekleniyor. Bu durum, yenilenebilir enerjiye dönük girişimlerin tekrar canlanması için şirketlerin yeniden ekonomik baskı altına girebileceğine işaret ediyor.
Enerji sektöründeki bu stratejik değişimler, dünya genelinde temiz enerjiye geçişin hızını ciddi şekilde düşürmekle kalmıyor, aynı zamanda iklim krizine karşı alınan küresel önlemleri de riske atıyor.