Avrupa Birliği’nin yürürlüğe koyduğu yeni Batarya Regülasyonu ve Kritik Hammaddeler Yasası, batarya üretiminden geri dönüşüme kadar tüm aşamaları kapsayan katı kurallar getirerek sektörde köklü bir dönüşümü başlatıyor. Bu değişim, Türkiye açısından hem büyük fırsatlar hem de ciddi riskler barındırıyor. Uzmanlara göre Türkiye, özellikle kritik hammaddelerdeki dışa bağımlılığı azaltır ve temiz üretim teknolojilerine yönelirse, Avrupa için güvenilir ve sürdürülebilir bir tedarikçi olarak konumunu güçlendirebilir.
AB’nin batarya düzenlemesi yeni fırsatlar doğurabilir
Eko Etki tarafından yayımlanan sektörel rapor, batarya üretiminin özellikle hücre ve katot üretimi aşamalarında yoğun enerji tüketimine yol açtığını ve karbon ayak izinin oldukça yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Kritik hammaddelerin tedariki, geri dönüşüm altyapısındaki eksiklikler ve atık yönetimi gibi başlıklar sektörün dönüşümünde öncelikli olarak öne çıkıyor. Yeni düzenlemelerle birlikte devreye giren dijital ürün pasaportu gibi uygulamalar, artık karbon ayak izi, ham madde kullanımı, geri dönüşüm oranları ve tedarik zinciri şeffaflığı gibi unsurları zorunlu kılıyor.
Uzmanlar, sürdürülebilirlik standartlarını karşılayan Türk şirketlerinin bu noktada öne çıkabileceğini vurguluyor. Lityum, kobalt ve nikel gibi stratejik hammaddelerin çıkarılması ve işlenmesinde çevresel ve sosyal sürdürülebilirliğin artık zorunlu hale gelmesi, Türk üreticilerin enerji verimliliği yüksek ve temiz teknolojilerle donatılmış süreçlere geçmesini gerektiriyor. Bu kapsamda yaşam döngüsü analizleri, karbon ve su ayak izi hesaplamaları üretimin ayrılmaz bir parçası olacak.
https://futureflow.life/trump-yenilenebilir-enerjiyi-veto-etti/
Geri dönüşüm ve ikinci ömür teknolojileri de Türkiye için stratejik bir alan olarak değerlendiriliyor. Elektrikli araçların hızla yaygınlaşmasıyla birlikte ortaya çıkacak batarya atıklarının yönetimi hem çevresel hem de ekonomik açıdan ciddi bir potansiyel taşıyor. Bu nedenle Türkiye’nin, atık toplama altyapısını güçlendirmesi, belediyeler ve özel sektör arasında güçlü iş birlikleri kurması ve geri kazanım zincirini yaygınlaştırması gerekiyor. Ayrıca ikinci ömür teknolojilerine yönelik Ar-Ge yatırımlarının artırılması, bu alanda Türkiye’yi rekabetçi kılabilir.
Diğer yandan, Türkiye’nin AB ile uyumlu bir yasal çerçeve oluşturması sadece ihracatı kolaylaştırmakla kalmayacak; aynı zamanda yabancı yatırımcıların Türkiye’ye olan güvenini de artıracak. Temiz üretim teknolojilerine geçişte atık ısı geri kazanımı, proseslerin dijital optimizasyonu, su arıtma sistemleri ve yenilenebilir enerji entegrasyonu gibi uygulamalar, Türkiye’nin sanayi altyapısının dönüşümünde belirleyici rol oynayacak. Uzmanlar, bu dönüşümün başarısı için KOBİ’lerin teknolojiye erişimini kolaylaştıracak kamu desteklerinin ve teşvik mekanizmalarının devreye alınması gerektiği konusunda hemfikir. Türkiye’nin batarya sektöründe güçlü bir oyuncu haline gelmesi, atılacak stratejik adımlarla mümkün olabilir.