Geçtiğimiz hafta, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) petrol üretimi, Biden yönetiminin ve dünya liderlerinin sera gazı emisyonlarını azaltma çabalarıyla çelişmesine rağmen, tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Ayrıca bu durum, sık sık tekrarlanan Cumhuriyetçi söylemlerler çelişirken ve Biden’ın “Amerikan enerjisine karşı savaş”ı söylemleriyle uyumsuzluk gösteriyor.
ABD’de tarihi rekor: Petrol üretimi zirveye ulaştı
ABD Enerji Bakanlığı Bilgi İdaresi, Ekim ayının ilk haftasında Amerikan petrol üretiminin günlük 13.2 milyon varil ile 2020’de kırılan önceki rekoru 100,000 varil aşarak geçtiğini raporladı. Haftalık yerli petrol üretimi, 2012’nin ilk haftasından bu yana ise iki katına çıktı.
Birleşmiş Milletler ve bilim insanlarının, dünyanın kömür, petrol ve doğalgaz yakımından kaynaklanan karbon emisyonlarını 2030 yılına kadar yüzde 43 oranında azaltması gerektiğine değiniyorlar. Ayrıca uzmanlar, 2050’ye kadar sıfıra veya sıfıra yakın bir seviyeye çekilmesi gerektiğini söylerken birçok gelişmiş ülkenin daha fazla fosil yakıt ürettiğini dile getiriyorlar.
İklim değişikliğini engellemeye yönelik küresel eylemlerin ve politikaların izlenmesine yardımcı olan Climate Analytics’in CEO’su iklim bilimci Bill Hare, konu hakkındaki düşüncelerini şu şekilde dile getiriyor:
“Petrol ve gaz üretimini artırmaya devam etmek ikiyüzlülüktür ve fosil yakıtların aşamalı olarak durdurulmasına yönelik küresel çağrıyla hiç de tutarlı değildir. ABD’nin fosil yakıt üretiminin genişletilmesine verdiği destek, emisyonları azaltmaya yönelik küresel çabaları baltalayacak.”
Ancak ABD bu konuda yalnız değil. Hare, Norveç, Avustralya, Birleşik Krallık ve Kanada’yı işaret etti ve TotalEnergies şirketini desteklediği için Fransa’yı da bu listeye ekledi. Ayrıca, önümüzdeki iklim müzakerelerinin başkanı olarak atanan kişi, sondajı artırmayı planlayan Birleşik Arap Emirlikleri ulusal petrol şirketinin başında bulunuyor.
Exxon-Mobil’den Shell’e, Guyana’dan Fildişi Sahili’ne, fosil kaynaklara sahip olan üretimi artırmayı ve sera gazı emisyonlarını azaltma çabalarını ertelemeyi amaçladığını söyleyen MIT profesörü John Sterman, gelecekteki ısınmayı ülkelerin önerdiği eylemlere dayalı olarak modelleyen Climate Interactive’in üst düzey danışmanlarından biridir. Sterman, bu yolun “felakete” yol açacağını belirtiyor.
Emisyonları hesaplayan Global Carbon Project grubunun başkanı Stanford Üniversitesi iklim bilimci Rob Jackson, eğer başka biri zaten petrol satacaksa hiçbir ülke veya şirketin petrol ve gaz üretimini kesmek istemediğini söyledi.
Jackson, bir fosil tuzağının içinde olduklarından söz etti.
Beyaz Saray yetkilileri, uzun süredir Amerika Birleşik Devletleri içinde artan petrol üretimini, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişi hafifletmeye yardımcı olacak bir köprü olarak değerlendiriyor. Yetkililer, yerli üretimin geçen yılın ortalamasına göre günde bir milyon varilden fazla arttığını gözlemlemişler ve bu, petrol fiyatlarındaki artışların çoğunun Suudi Arabistan da dahil olmak üzere diğer ülkelerin küresel olarak fiyatlandırılan bir emtiaya ilişkin politika tercihlerini yansıttığının kanıtıdır.
Biden yönetimi, iklim değişikliğinin verdiği zararı sınırlamak amacıyla fosil yakıtlardan uzaklaşmak için birkaç yüz milyar dolarlık hükümet teşviki taahhüt etti.
Merkezci Brookings Enstitüsü’nde enerji güvenliği ve iklim direktörü Samantha Gross, Amerika Birleşik Devletleri’nin petrol üretimini artırıyor olması, emisyonları azaltmayacağı anlamına gelmediğini söyledi. Gross, Amerikan petrolünün diğer petrol türlerine göre daha az karbon yoğunluğuna sahip olduğunu belirtti. Bu, Birleşik Arap Emirlikleri’nin petrol şirketi tarafından da ileri sürülen bir argüman olarak karşımıza çıkıyor.
Gross, petrol talebini azaltmak için tüm sistemin değiştirilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
Samantha Gross, e-posta yoluyla şunları söyledi:
“Enerji üretiminde petrolü değiştirmek, taşımacılıkta petrolü değiştirmekten çok daha kolaydır. Taşımacılık sektöründe değişikliklere ihtiyacımız var, aynı zamanda telekomünikasyonla çalışma, yürünebilir mahalleler ve etkili toplu taşıma gibi ulaşım talebini azaltmaya yönelik politikalara da ihtiyacımız var.”
Enerji Bakanlığı’nın ayrı bir belgesinde yer alan EIA, küresel karbon emisyonlarının 2050 yılına kadar düşmek yerine artacağını tahmin ediyordu.
Stanford’dan Jackson şunları söyledi:
“Eğer EIA haklıysa, 2050’ye kadar atmosfere milyarlarca ton CO2 kirliliği daha ekleyeceğiz ve milyonlarca insan ölecek. Başka bir açıklama mümkün değil.”
Bu yıl, Cumhuriyetçi senatörler ve milletvekilleri, aynı zamanda Temsilciler Meclisi Enerji ve Ticaret Komitesi dahil olmak üzere, “Biden’ın Amerikan Enerjisi Savaşı” ifadesini sık sık tekrarladılar.
Jared Bernstein Beyaz Saray Ekonomi Danışmanları Konseyi başkanı, geçen ay bu teklifi geri çekti. Ve şu açıklamalarda bulundu:
“Petrol şirketlerinin sondaj yapabileceği binlerce yer var. Son derece karlı oldular. Son derece üretken oldular. Dolayısıyla sorunun bu olduğunu düşünmüyorum.”
Stanford’dan Jackson, Biden yönetiminin enerji arama konusunda ileri geri hareket ettiğini, Alaska’daki Willow petrol projesini onayladığını ancak Arktik Ulusal Yaban Hayatı Koruma Alanı’ndaki sondaj izinlerini iptal ettiğini söyledi.
Climate Analytics Hare ise Biden yönetiminin fosil yakıtlara karşı bir savaş yürütmediği ya da yürütüyorsa da çok başarısız bir savaş olduğunun ortada olduğundan söz etti.
İlginizi çekebilir: Petrol ve gaz sektörüne ‘aşamalı olarak azaltma’ çağrısı!